TÜRK RİVİERASI
  SİDE
 



SİDE


Tarih kaynakları,Side'ye Batı Anadolu Kyme'den M.Ö. 7. yüzyılda gelenlerin yerleştiğini kaydetmektedir.Fakat büyük bir olasılıkla Side'ye gelenler orada daha evvel yerleşmiş insanlar bulmuşlardır,zira kaydedildiğine göre yeni gelenler mahalli dili konuşamıyordu.Sonra bu değişik dilde yazılmış yazıtlar bulunmuştur.Side sözü bu eski Anadolu dilinde ''nar'' demektir.Side Pamfilya'nın en önemli ve en geniş limanıydı.Side bir yarımada üzerinde kurulmuş ve her iki yanında birer liman vardı,Pers egemenliğine giren Side M.Ö. 5 yüzyılda kendi sikkelerini basmaya başlamıştır.Büyük İskender'e M.Ö. 334 de hiç direnmeden teslim olmuştur.Daha sonra sırasıyla Petolemeler ve Selösitlerin egemenliğine girmiştir.Side M.Ö. 190 yılında Rodos ve Suriye arasındaki bir deniz savaşına sahne olmuştur.Suriye'nin komutanı ünlü Annibal'dır,bu savaşı Rodos,Roma ve Bergama'nın desteği ile kazanmıştır.
M.Ö. 2. yüzyılda bağımsız olan Side kültür,ticaret ve eğlence merkezi haline gelmiştir.M.Ö. 1. yüzyılda Kilikya'dan gelen korsanların eline düşmüş ve bundan sonra bölgede ismi kötüye çıkmıştır.Side korsan üssü ve köle ticaretinin pazarı olmuştur. Roma generali Pompeius M.S. 67 senesinde korsanları yok etmeye  başlayınca Side halkı kötü şöhretlerini silmek için hemen generalin onuruna  heykeller ve anıtlar dikmeye başlamıştır.





Side Roma döneminde en parlak dönemini yaşamış ve ihtişamın zirvesine ulaşmıştır.Zengin Side'liler şehirlerini güzelleştirmek için hiç bir masraftan kaçınmamışlardır.Side gene de ticaret ve köle pazarının merkezi durumunu muhafaza etmiş ve bilhassa Mısırlılar ile çok yakın ticari ilişkilerkurmuştur.Side'nin bu tarihte çok büyük bir deniz filosu vardı.
Hıristiyanlık bu bölgeye de gelmiş M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda Side Doğu Pamfilya'nın piskoposluk merkezi olarak hizmet vermiştir. M.S. 7. yüzyılda başlayan Arap saldırıları güney Anadolu'nun büyük bir kısmını tahrip etmiş ve bilindiği üzere bu arada Arap istilacıları Side'yi de tamamen yakmış ve yoketmişlerdir.Bir zamanlar büyük ve meskun bir şehir olan Side yağmalanarak yok edilince şehir halkı Antalya'ya göç etmiştir.


 
            Şehir surları ve kapılar yarımada üzerinde kurulduğu için Side tehlikelere karşı korumasız bir durumdaydı ve bu yüzden kendini denizden ve karadan yüksek surlar ile çevirmişti.Birçok defa meydana gelen zelzeleye rağmen kara surları ve kuleler oldukça iyi durumdadır ve konglomera taşlarından inşa edilmiştir.Buna karşılık deniz surları daha kötü durumdadır.Doğu surundaki iki kapı şehre girişi sağlıtordu.Helenistik dönemde inşa edilen ana kapının iki yanında birer kule  var ve U şeklinde avluya açılıyordu,kare bir alandan geçtikten sonra şehre giriliyordu.İkinci daha küçük kapı da Helenistik dönemden kalmadır fakat bu kapının kare kuleleri ve kare avlusu vardır.Bu kapıdan başlayan ana cadde yarımadayı dosdoğru geçerek batı ucuna götürür.



Side'nin ihtişamı hakkında bir fikir verebilecek bir gerçek de birden fazla agoraya sahip olmasıdır.Bugün müzenin karşısında bulunan agora portikle çevrili ve arkasında dükkanları sıralanıyordu.Side'nin umumi tuvaletleri agoranın bir köşesinde bulunuyordu.Bunlar üstü tonozlu çok süslü bir yapının içindeydi,bu tuvaletler en iyi korunmuş Anadolu'nun en eski umumi tuvaletleridir,altından kanalizyon geçiyor ve temiz su da kanallardan akıyordu.
Agoranın ortasında kısmet tanrıçası Tyche'ye sunulmuş yuvarlak bir tapınak vardı,bugün bu tapınağın yalnız kaidesi kalmıştır.Bu agora bir cadde ile ikinci bir devlet agorasına bağlanıyordu ve bu agora  iyon düzende sütunlarile çevrilmişti.


  Bu agoranın köle pazarı olduğu ve ortadaki yüksek platformun da köleleri teşhir için kullanıldığı sanılmaktadır.Doğu portiğin arkasındaki üç mekanlı çok süslü yapının bir kütüphane veya saray olduğu tahmin edilmektedir.Yapı iki katlı olup heykellerle süslenmiştir.

Side tiyatrosu türünün tek örneğidir  M.S. 2. yüzyılda Helenistik temeller üzerine oturtulmuştur.Tiyatronun inşa edildiği alan ufak bir bayır hariç düz bir alandır ve tiyatro  Grek geleneğinde bu bayıra yaslanır fakat üst sıralara destek vermek içim kemerli bir altyapı üzerine oturtulmuştur.Pamfilya'nın en büyük tiyatrosudur ve 17000 seyirci kapasitesindeydi.Cavea'da 58 oturma sırası vardı ve bunlar tam ortadan bir diazoma ile iki eşit kısma ayrılmıştı.Tiyatroya her tarafdan üstü kapalı galeriler ve merdivenler vasıtasıyla girilebiliyordu.


 

Orkestra kısmı yarım daireyi aşkındır ve daha sonra yüksek bir duvarla çevrilmişti.Taban bazen su geçmez bir madde ile kaplanıyor ve buraya su doldurularak deniz savaş oyunları icra ediliyordu.Burası gladyatör gösterileri veya vahşi hayvanlarla mücadeleler için de kullanılıyordu veya eğlence için köleler vahşi hayvanların önüne atılıyordu.63 m. uzunluğundaki sahne binası iki katlıydı ve bir kaide üzerinde yükseliyordu.Çok süslü olan sahne binası Perge'deki tiyatroda olduğu gibi Dionysos frizleri ile bezenmişti. M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda tiyatro kilise olarak kullanılmıştır.

Side'de halka hizmet veren üç hamam vardı ve en büyüğü sütunlu caddenin üzerindedir.Çok iyi korunmuş bu hamamın ölçüleri 40X50 m.dir.Önünde bulunan büyük alan herhalde palaestra'sıydı.Bugünkü müze agoranın hamamıydı ''Köle pazar''ında duran hamam beş mekanlı ve M.S. 5. yüzyıla tarihlenen bir Bizans yapısıydı.Hamamın ısıtma sistemi mermer tabanın altında dolaşıyordu.Hamamın önündeki palaestra'da şehirliler egzersiz yapıp kendilerini zinde tutuyorlardı.
Şehir surlarının dışında birçok nekropol vardı.Burada çok çeşit mezar tipleri vardır,tapınak şeklinde özenilerek yapılmış etkileyici anıtlar veya basit süssüz lahitler.Batı nekropolünde ,merdivenli bir kaide üzerinde duran sütunlu tapınak şeklindeki bir anıt mezar vardır.Mermer lahitler anıtın içindeki nişlerde durmaktadır.







 
SELEUKIA

Side'nin 23 km. kuzeydoğusunda ve Şıhlar kasabasının yakınında bulunan Seleukia bir dönemde Pamfilya şehri idi.Side'den oraya giderseniz eski zamanlarda Side'ye su götüren su kemerini görürsünüz.Antik şehir kuzeyde ,doğuda ve batıda çok sarp kayalıklar ile korunuyordu.Güney sınırında bir sur vardı,her iki yanında birer kule bulunan bir kapıdan şehre giriliyordu.Kapının karşısında içinde dükkanlar bulunan galeriler ile çevrili Dor düzeninde Roma agorası vardı.Aslı iki kat olan agoranın yalnız birinci katın kalıntıları görülebilir zira ikinci kat ahşap olarak inşa edilmişti.Agoraya dört ana kapıdan giriliyordu,agoranın kuzey stoasının tabanında bulunan Orpheus mozaiki bugün Antalya müzesinde sergilenmektedir.




Agoranın güneydoğusunda bulunan saray yarım daire şeklinde ve dört ana kapısı olan bir yapıydı.Agoranın kuzeyinde kaideli ve cephesinde dört sütunlu bir heroon bulunuyordu.Şehrin batısında hamamlar vardı,bunlardan yalnız birinin duvarı kalmıştır.Ören yerinde daha birçok başka kalıntı vardır ama bunların ne olduğunu söylemek her zaman kolay değildir.Ören yerinde bulunan bazı dekoratif parçalar Antalya müzesindedir,aralarında Apollo'nun bronz bir heykeli ,Asklepios'un başı ve Leto'nun vir heykelciği vardır.


 
  Toplam 71479 ziyaretçi (297267 klik)  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol